بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِنَّا زَيَّنَّا ٱلسَّمَآءَ ٱلدُّنْيَا بِزِينَةٍ ٱلْكَوَاكِبِ ٦

Biz, en yakın göğü zinetlerle, yıldızlarla donattık.

– Diyanet İşleri

وَحِفْظًا مِّن كُلِّ شَيْطَٰنٍ مَّارِدٍ ٧

Onu itaatten çıkan her şeytandan koruduk.

– Diyanet İşleri

لَّا يَسَّمَّعُونَ إِلَى ٱلْمَلَإِ ٱلْأَعْلَىٰ وَيُقْذَفُونَ مِن كُلِّ جَانِبٍ ٨

(8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.

– Diyanet İşleri

دُحُورًاۖ وَلَهُمْ عَذَابٌ وَاصِبٌ ٩

(8-9) Onlar, yüce topluluğu (ileri gelen melekler topluluğunu) dinleyemezler. Kovulmaları için her taraftan taşa tutulurlar. Onlar için sürekli bir azap da vardır.

– Diyanet İşleri

إِلَّا مَنْ خَطِفَ ٱلْخَطْفَةَ فَأَتْبَعَهُۥ شِهَابٌ ثَاقِبٌ ١٠

Ancak onlardan söz kapan olur. Onu da delip geçen bir alev izler (ve yok eder).

– Diyanet İşleri

فَٱسْتَفْتِهِمْ أَهُمْ أَشَدُّ خَلْقًا أَم مَّنْ خَلَقْنَآۚ إِنَّا خَلَقْنَٰهُم مِّن طِينٍ لَّازِبٍۭ ١١

(Ey Muhammed!) Şimdi sen onlara sor: “Kendilerini yaratmak mı daha zor, yoksa yarattığımız diğer şeyleri yaratmak mı?" Şüphesiz biz onları yapışkan bir çamurdan yarattık.

– Diyanet İşleri

بَلْ عَجِبْتَ وَيَسْخَرُونَ ١٢

Hayır, sen (onların hâline) şaştın, onlar ise alay ediyorlar.

– Diyanet İşleri

وَإِذَا ذُكِّرُواْ لَا يَذْكُرُونَ ١٣

Kendilerine öğüt verildiği zaman öğüt almıyorlar.

– Diyanet İşleri

وَإِذَا رَأَوْاْ ءَايَةً يَسْتَسْخِرُونَ ١٤

Bir mucize gördükleri zaman onu alaya alıyorlar.

– Diyanet İşleri

وَقَالُوٓاْ إِنْ هَٰذَآ إِلَّا سِحْرٌ مُّبِينٌ ١٥

(Dediler ki:) “Bu bir büyüden başka bir şey değildir.”

– Diyanet İşleri

أَءِذَا مِتْنَا وَكُنَّا تُرَابًا وَعِظَٰمًا أَءِنَّا لَمَبْعُوثُونَ ١٦

“Gerçekten biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra mı, biz mi tekrar diriltileceğiz?”

– Diyanet İşleri

AYARLAR
Okuyucu